Erdoğan, “aileye büyük bir operasyon çekiliyor” diyordu geçen gün. Evet, doğru, o zaman soralım, kim bunlar, bunu niçin yapıyorlar, nasıl yapıyorlar ve bunlara kim dur diyecek, ne zaman diyecek! İstanbul sözleşmesi ve CoVID bu işin neresinde? Lazarote neresinde!? Nüfus cüzdanlarımıza kim “Gender” yazdı? Toplumu kim “din, ahlak ve gelenekten bağımsız” BİREY’ler olarak tanımladı ve çocukların cinsel deneyim, yönelim ve tercihleri hakkında aileyi kimler nötr davranmaya çağırdı ve bu yönde okullarda eğitim verildi!? Hâlâ, bugün AK Parti il-ilçe örgütlerinde hanımlara “İstanbul sözleşmesi”ni okuyup, anlatmaları için “ev ödevi” verenler var mı ve bunlar kimler!

Bu arada sadece “aile” değil, “insan” tehdit altında! Ha! Size son bir “klonlama” haberi: ABD’de nesli tükenen kara ayaklı gelincik, 30 yıl önce ölen bir hayvandan alınan genlerle başarılı bir şekilde klonlandı. Artık herkesi, her şeyi klonluyor ve adeta mutasyona uğratıyorlar, Din, ahlak ve gelenek fark etmiyor. Buyurun size bu çerçevede bir “Mutant” ve “Clonaid” yazısı:

İlk klonlanan insan aramızdaymış.. Birileri bu klonlama işini açık denizlerce özel olarak dizayn edilmiş gemilerde yapıyorlarmış. Bu ilk klonlanan “birey” “dişi” ve adı İngilizce “Havva” anlamına gelen “Eve”ymiş!

 

Bu konu 14 Kasım 2019’da Almanya’da gösterime giden “My Zoe” isimli bir filmde gündem oluşturdu. Klonlama ilk kez 1993’de ABD yapımı, Steven Spielberg’in yönettiği bir bilim kurgu gerilim-macera filmi ile gündeme gelmişti. O film Jurassic Park’tı. Dinozorların yeniden hayat buluşu daha çok çocukların dünyasında hayallerini kışkırtan bir filmdi. Sonra arkası geldi: “The Island” sonrası “klonlanmış da olsa insan insandır” şeklinde tartışılmaya başlandı.. “Killer’s Moon”, “Never Let Me Go”, “Womb”. “The 6Th Day-“, “Blueprint”, “The Boys From Brazil”, “Twins” gibi filmler, topluma hem mesaj veriyor ve hem de insanların anlatılan hikaye sırasında akıllarına takılacak sual-i mukadderlere, bilimsel, teolojik, ahlaki, sorulara cevap verilmeye çalışılıyordu. Ölümsüzlük mümkün mü, bu konu bir silaha dönüştürülebilir mi? Korkunç, çok kötü ve endişe verici sonuçlar doğurabilecek bir macera mı bu! Bu konu artık bilim kurgu filmlerinin konusu olmaktan çok öteye geçti. Koyun Dolly ile klonlama konusu günlük hayatta tartışılmaya başlandı. Hatta deniyordu ki, insan geni aktarılacak koyunların bedenlerinde insanlar için organ kopyalamak mümkün olabilecekti. 5 Temmuz 1996’da İskoçya’da Edinburgh yakınlarındaki biyoteknoloji fabrikası PPL Therapeutics’de klonlanan ilk koyun dünyaya geldi. Aslında genetik olarak doğduğu anda, klonlandığı canlının yaşında bir genetik yaşa sahipti bu koyun. Koyun Dolly 14 Şubat 2003’de öldüğünde, ondan geriye 6 yavru kalmıştı.

Bugün Elon Musk, Neuralink’le, insan, hayvan ve makine arasında bir network oluşturmaktan söz ediyor. Beynine Chip taktığı maymunu ile bilgisayar oyunu oynuyor.

Elon Musk 3 evlilik yapmış. Justine Musk ile 2000’de evlenmiş, 2008’de boşanmışlar. Talulah Riley ile 2010’da evlenmiş, 2 yıl sonra ondan da boşanmış. Talulah Riley’le 2013’de tekrar evlense de 3 yıl sonra tekrar boşanmışlar. Bu arada birlikte yaşadığı şarkıcı Grimes’den 6 çocuğu var. Kai, Saxon, Damian, Xavier, Griffin, Nevada Alexander ve X Æ A-12. Nüfus idaresi isimde sayı kullanılmasını yasaklayınca çocuğun yeni adı X Æ A-Xii oldu. Bebeğin biyolojik annesi, 32 yaşındaki 2018’den beri beraber yaşadığı Kanadalı Satanist müzisyen Grimes, (Gerçek adı: Claire Boucher) hamilelik dönemi hakkında kendi YouTube kanalında yaptığı yayında bebeği, “İstanbul sözleşmesi” ile koruma altına alınan “toplumsal cinsiyet”e gönderme yaparak, ‘cinsiyet ayrımı gözetmeden büyüteceklerini’ söylemişti. Bir satanist kulüp, onu partneri ile birlikte katıldığı bir kokteylde “Elon Musk’ın partneri Grimes, Şeytan’a inanıyor ve onu kucaklıyor! Şeytan gerçektir” diyordu.

Grimes, çocuğunun adının anlamını şöyle açıkladı: harfinin “bilinmeyen denklem”, “cevabı aranan soru”, “meçhul” olduğunu ve Æ kelimesinin ise Elf’çe “yapay zeka” anlamına geliyor. Grimes, en son çıkan albümünde yer alan bir şarkıya 4ÆM adını vermişti. A-12 de Lockheed’in CIA için ürettiği bir uçak modeli. Bu kod adı tasarımcılar tarafından ‘Archangel’ (Büyülü Melek) olarak tanımlanıyordu. Sonuçta şöyle bir anlam çıkıyor: Bilinmeyen yapay zekalı büyülü melek. Yani Şeytan! Elon Musk’ın profesyonel model olan annesi Maye Musk da bu projeye destek veriyor.

Uzayı Starlink’le işgal eden MuskAy ve Merih’te koloni kurmak gibi, Kabbalistik hayal peşinde bir maceraperest. Güney Afrika’da doğmuş. 20 yaşında ABD’ye göç etmiş. ABD dışında Kanada ve Güney Afrika vatandaşı. Musk bugün geldiği noktada, mülkiyeti de reddederek Great reset sonrası “Mülkiyetsiz bir yurttaşlık”tan söz ediyor. Artık bu iş, Elon Musk’la sınırlı bir konu değil. Bu uygulamalar SatanistlerPedofili ve Ensest beraberlikler yaşayan LGBT’liler arasında yaygın. Onlar için heyecan verici ve kendilerini farklı kılan bu iş için gönüllü oluyorlar. Sonuçta “bilimsel” bir iş yapıyorlar. Bilim onlar için, inkar ettikleri ve hatta savaştıkları dindende ahlaktan değerli ve daha  önce geliyor. Zaten sonuçta insan da evrim geçirip mutasyona uğramış bir maymun değil mi!? Eşcinsel “BİREY”ler, arzu ederlerse karşı cinse gerek duymadan evlat sahibi olabilecekler. Bir taşıyıcı anne onu karnında taşıyabilir ve doğurabilir. Siz de o bebeğin genetik annesi olabilirsiniz.

Laiklik, Sekülarizm, Hedonizm derken işin bu noktaya geleceğini kim tahmin edebilirdi. Siyaset, bürokrasi, sermaye, akademi, sanatçılar ve edebiyatçılar, STK, Media büyük bir kesim olarak bu Şeytani oyunun parçası oldular. Sonuç ortada. Fuhuş ve uyuşturucu artık kenar mahallelerde değil, her yerde. Bunlar olabiliyorsa, Siborg da olacak, Humanoidlerle birlikte yaşayacağız. Yeni Mutant insanlar da göreceğiz, CLONAID’lerle de tanışacağız. Ruhsuz, HumanZoo diyebileceğimiz insan-hayvan karması canlıları da göreceğiz. Elon Musk kafamıza “Chip” takıp, “Neuralink” teknolojisi ile insan, hayvan ve makinayı birbirine bağlayınca kim nerede başlayıp, nerede bittiği, merkezde kimin olduğunu bile anlamayacağız. Beynimiz data yüklenen ve silinebilen bir Harddisk gibi kullanılacaksa, geriye ne kalıyor ki. Gökte “Starlink”ler, yerde “5G” kaçacak yer de yok. İnsanlık CoVID komplosu ile siyasi önderlerinin rehberliğinde “yeni Babil kulesi” hükmündeki bu cehenneme kendi sırtında efendilerinin zirveye tırmanmaları için yol inşa etmek üzere taş taşıyor.

 

Digital diktatörlere siber köleler olmak istemiyorsanız, uyanın! Uyanın derin uykudan. Yarın çok geç olabilir. 

Selâm ve dua ile. 

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)