Baş Şeytan Amerika, Fethullah Gülen’e teklif ettiği projeyi aslında ilk kendisine mi teklif etti? CIA Ajanı mı? İşte Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak'ın bu sorulara cevabı.

 

Yazarımız Abdurrahman Dilipak, Yeni Yüzyıl Gazetesi'nden Esra Elönü'ye çarpıcı açıklamalarda bulundu.

CIA’nın Müslümanlar içine soktuğu ajan siz misiniz?

Eskiden derin devlet böyle diyordu. Paralelciler de şimdi etkimi kırmak, itibarsızlaştırmak için bu söylentiyi yaymaya çalışıyorlar. 1993’te Yörünge kapak konusu olarak benim için bu soruyu yöneltmişti. Bu dünyada kim ne yaptı ise öbür dünyada önüne konulacak... Ben böyle bir ihanetin parçası olmadığım, hiçbir istihbarat örgütünde yer almadığım halde bana bu iftirayı yapanlarla o gün hesaplaşacağız. Kim kime olmadığı bir şeyi isnat ederek iftira ederse, o iddia sahipleri o şeyi yapmış gibi muaheze edilecekler... Kem söz sahibine aittir.

Amerika, Fetullah Gülen’e teklif ettiği projeyi aslında ilk size teklif etmiş doğru mudur?

Hayır, doğru değil. Amerika değil Graham Fuller. Onlar Gülen’le çok önceden çalışıyorlardı, bu işin içinde benim de yer almamı istiyorlardı. Bu projenin dünya ve bölge barışı, Türkiye’deki İslamcıların özgürlük ve refahına olumlu katkı sağlayacağını söylüyorlardı. Asıl hedefleri İslam’a karşı sopa değil havuç. Bu şekilde İsrail’in varlığı ve güvenliğini garanti algına almak, İslam dünyasının gelecek tasavvurunu batılı kavram ve kurumlarla çerçevemek, ABD ve NATO’nun askeri ve stratejik hedefleri ile uyumlu bir İslam dünyası hayal ediyorlardı. Benim tavrım çok açık ve net. Gayrimüslimler ile Müslümanlar hakkında, onlar aleyhine olacak bir işbirliği yapmam. “Korku ya da güç hayali ile “evet” desem bile bana inanmayın, Allah’a ve ahiret gününe inanan bir insan olarak aklım başıma geldiğinde size ihanet ederim. Sizden korksam bile Allah’ın gazabından daha çok korkarım, sizin vaatlerinize tamah etsem bile Allah cenneti vadediyor, siz bana onu vadedecek değilsiniz” dedim. Ama birileri o tekliflere tav oldular.

"3 LOBİNİN ORTAK SÖZCÜSÜYDÜM"

2003’teki 1 Mart Tezkeresi’ni engellediğiniz, Abdullah Gül’ün Meclis’teki odasını kullandığınız konuşuluyor, doğru mu?

Doğru değil. 3 lobi vardı. İslam, liberal ve sol. Üçünün ortak sözcüsüydüm. Gül ile konuştuk. Bana hükümette fiilen destek veren Başbakan Yardımcısı Yalçınbayır’dı. Meclis’te destek veren de İdare Amiri Abdullah Çalışkan’dı. Başbakan’ın odasını kullanmak hayır. Ama lobinin temsilcileri ve Gül ile Başbakanlık’ta bir araya geldik.

Derin siyasetteki diğer hamlelerinizi merak ediyorum. Mesela sonucunda Sincan tankları gösterisi yapılan Ankara’daki meşhur Kudüs Gecesi sizin fikriniz mi? Sizin fikrinizse neden ceza Necmettin Erbakan’a verildi. Nasıl sıyrıldınız?

Benim fikrim değildi. Kudüs Platformu’nun kararıydı. Platform adına ben konferans verecektim. Sesim kısıldığı için gidemedim. Son gün bu olay olunca salon tutulmuştu, insanlara iptali duyuracak zaman da yoktu. Benim yerime Nureddin Şirin gitti, bir hafta önce Ankara’da düzendüzenlenen Şehitler Haftası’ndaki ekipleri, sahne afişlerini kullanarak aynı isimle farklı bir etkinlik yaptı. Onu tutukladılar, ama işin faturasını da partiye çıkarttılar. Ben olayı açıkladım, ama partiyi kapatmayı kafalarına koydukları için benim açıklamalarımı dikkate almadılar.

ÖMER ÇELİK'İN İFADESİ MAKSADINI AŞTI

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ‘İsrail’le ve halkıyla dostuz’ dedi, gerçekten öyle miyiz?

Maksadını aşan bir ifade... İsrail’de Gazze bombalamasına katılmamak için istifa eden pilotlar da vardı. Mavi Marmara’ya binen de. İsrail’de Siyonist terörden şikayet eden insanlar da var. Hz. Musa, Hz. Harun Firavunun sarayında büyümüştü, öte yandan Hz. Nuh’un oğlu gemiye binmemişti. Kaldı ki, Müslüman olmasa da bütün mazlumlar ümmetin koruması altında olmalı. Ama İsrail’i bir bütün olarak aklama anlamına gelen bir ifade doğru değil. Politikacılar, ne dedikleri kadar sözlerinin nasıl anlaşıldığını, ya da nasıl kullanılacağını da hesaba katmak zorunda...

Esra Elönü'ye hatırlatma: Abdurrahman Dilipak 'Gazeteci Yazar'dan önce bir "AKİT YAZARI"...

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)