Aslında Yunanistan halkı da Rum halkı da kandırılıyor. Onlar da bir meçhule doğru sürükleniyorlar. Ne onlar “Rum” ve “Grek” kimliğini biliyor, biz de ne “Bizans” ve “Doğu Roma”yı biliyoruz.

Bugün KKTC’de seçimler vardı. Seçimi, Türkiye’ye “işgalci” diyenlere karşı Ersin Tatar kazandı.  

Bir zamanlar Hristiyan Rumlar, Fatih’in ordusuna destek veriyorlar ve Fatih, İstanbul’u Latin işgalinden kurtarıyordu, bugün, Anadolu uygarlığının devamı olan, şimdilerde “Ege” denilen “Adalar denizi”nin karşı yakasındaki halkın çocukları, England ve Frank’ların, Germen’lerin, Latin’lerin himayesine sığınıyorlar. Hem de “bizim kimi çocuklar” da onların himayesine sığınıyor.

Tamam ötekilere kızalım, ama bir de kendi kendimize soralım, “biz nerede yanlış yaptık” diye. Bu konuda çok da düşünmeye, araştırmaya gerek yok. Her şey çok açık! Bu sonuç sürpriz değil. Göz göre göre geldi. İstanbul seçimi de böyle kaybedilmedi mi? Oysa kamuoyu şirketleri, parti sözcüleri, resmi kanallardan alınan bilgiler farklıydı.

Aslında Yunanistan halkı da Rum halkı da kandırılıyor. Onlar da bir meçhule doğru sürükleniyorlar. Ne onlar “Rum” ve “Grek” kimliğini biliyor, biz de ne “Bizans” ve “Doğu Roma”yı biliyoruz.

Son gelen bilgilere göre (19.00), ikici tura kalan Ersin Tatar %51(+-2) , Mustafa Akıncı %47(+-2) oy alacak gibi. Kazanan bıçak sırtı Tatar oldu. Seçime katılım, geçen haftaya göre %(10+-2) oldu. Geçersiz %(2+-1). Ha bu sonuç bize ders olsun.

Geçen gün gazetelerde küçük bir haber vardı. Haberin başlığı şöyle idi: Yunanistan’ın göçmenler için yeni silahı: Cehennemden gelen alarm!

Atina yönetimi karadan geçişleri önlemek için Meriç sınırına yüksek desibelli ses cihazları yerleştirmiş. Bu cihazlar, çok yüksek ses dalgası ile sadece işitme kaybına neden oluyor. Çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar, kalp hastaları, tansiyon hastaları için ölümcül riskler taşıyan bir silah bu. “Bu bir insanlık suçu“ diyeceğim ama, aslında daha fazlası sözkonusu. Sadece insanlar değil, hayvanlar, bitkiler, hatta rüzgar ve bulutları bile olumsuz etkileyen bir durum sözkonusu. Hem vahşi hayvanlar hem de arı başta olmak üzere, birçok böcek de bu cihazlardan olumsuz etkileniyor ve tabiatın dengesi bozuluyor. Bitkiler için de aynı şekilde zararlı olan bir müdahaleden söz ediyoruz.

Bunlar daha önce de göçmenlerin botlarını denizin ortasında batırmışlar, kadın, çocuk demeyip, göçmenleri perişan ettikleri yetmiyormuş gibi, karaya çıkmayı başaran göçmenleri dövmüşler, paralarını ve kıyafetlerini alıp, denize atmışlardı.. Şimdi de insanda acı ve şok etkisi oluşturan cihazları kullanmaya başladılar. Haber Yunan medyasında da yer aldı ve Yunan televizyonları, Meriç sınırına yerleştirilen yüksek desibelli cihazların görüntülerini yayınladı. Bir jetin yaydığı ses 120 desibel, bir insanın dayanabileceği ses seviyesi ise en fazla 130 desibel iken, bu cihazların yaydığı ses seviyesi 162 desibele ulaşabiliyor. Odyoloji Doktorları Akademisi sözkonusu cihazı kısa menzilli “ses silahı” olarak değerlendiriyor. Bu cihazın kalıcı işitme kaybına ve çeşitli kulak sorunları yanında hayati başkaca sağlık sorunlarına da sebeb olabileceği belirtiliyor. Uzun Menzilli Aktif Akustik Uyarıcı (LRAD) adı verilen bu ses silahları, hem Yunan ordusunda hem de polisinin elinde bulunuyor ve kullanılıyor. Bunu bir İslam ülkesi yapsaydı, kızılca kıyameti kopartırlardı. Yunanistan’da Lavrion terör kampı olduğunu herkes biliyor. Daha önce Yunanistan PKK’ya da DHKP-C’ye de açıkça destek veriyordu. 15 Temmuz’da Türkiye’den kaçanlara da ev sahipliği yaptı. Helikopterle kaçanlara da sahip çıktı. Apo yakalanmadan önce bazı uçuşlarını Yunanistan üzerinden yapıyordu. Bugün Kıbrıs Rum kesiminde de PKK’nın 2 eğitim kampı olduğu söyleniyor.

Batıda insan hakları kuruluşlarından, hayvan hakları savunucularından, kadın hakları, çocuk hakları savunucularından bu “Cehennem Alarmı” konusunda eleştiri duymadım.

Uzmanlar, yüksek frenkanslı sesin şiddeti ve süresine bağlı olarak birçok sağlık sorunu olabileceğine dikkat çekiyorlar. Bunlar işitme kaybı, kulak çınlaması, sağırlık, uyku bozukluğu yanından mesela kardiyovasküler ve fizyolojik etkilerden de söz ediliyor. Hatta burun kanaması, göz ve deride damar çatlamaları görülebiliyor. Kişiler, yüksek ses basıncı seviyelerine maruziyetle ilişkili hipertansiyon ve iskemik kalp hastalığı gibi kalıcı etkiler geliştirebilir. Gedik Üni.den Hüseyin Doğan ve Özden Aslan Çataltepe, “Gürültünün İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri” üzerine yaptıkları akademik makalede, konuyla ilgili önemli bilgiler vermektedir.

Maruziyet yeterli yoğunlukta ve öngörülemezlikte ise kalp hızında artış ve periferik vasküler direnç dâhil olmak üzere kalp damar ve hormonal hastalıklar ortaya çıkabilir. Bunlar; kan basıncında, kan viskozitesinde ve kan lipidlerinde değişiklikler, elektrolit dengesinde (Mg/Ca) ve hormonal seviyelerde (Adrenalin, Noradrenalin, Kortizol) kendini göstermektedir. Gürültüye bağlı koroner kalp hastalığı nedeniyle ilk dört etki ilgi çekicidir. Laboratuvar ve klinik veriler, gürültünün insanlarda mide ve bağırsak hareketini önemli ölçüde artırabildiğini göstermektedir. Yine aynı şekilde dikkat dağınıklığı ve panikle birlikte gürültünün başkaca psikolojik etkilerinden de söz edilmektedir.

Bugüne kadar ne BM’den ve de AB’den Yunanistan’a karşı uyarıcı bir ses gelmedi. Tabii ne batı basınından ve STK’larından da geldi. İlginçtir, Yunan kilisesi de sessizliğini korudu. Kur’an-ı Kerim’e inanmıyorlar da “İnandık” dedikleri “ellerindeki mevcut” Tevrat’taki ve İncil’deki uyarıları da dikkate almıyor. Kendileri bilir. Bütün bu olup bitenleri gören, duyan, bilen bir Allah var! Ve bütün bu olanların hesabının görüleceği bir gün var. Bu zulmü yapanlar ve onlar karşısında sessiz kalan dilsiz Şeytanların vay haline. Selâm ve dua ile.

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)