Biz hep başkalarını düzeltmeye çalışıyoruz da kendimizi düzeltme konusunda maalesef halimiz ortada. Başkalarına söyleyip durduğumuz şeyler konusunda kendi nefsimizi hesaba çekmiyoruz. Oysa asıl değişmesi gereken biziz. Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunacaktır. Herkes yaptıklarının karşılığını görecektir. Ve kurtarıcı yoktur. Biz kurtuluşa çağıranlardan olalım.

Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada, ekonomik, politik, askeri ve içtimai birçok konuda insanlar tedirgin bir bekleyiş içinde. Gelişmeler, umud değil, korku üretiyor. En basitinden Covid ile ilgili tedirginlikler giderek artıyor. Kış geliyor ve hasta sayısı artıyor. Bu eski salgının bir devamı, yeni bir dalga mı, yoksa Covid’in mutasyona uğramış şekli mi?

Zaten insanların kafası oldukça karışık. Aşı çıktı çıkacak deniyor bir yandan, bir yandan mutasyon söz konusu ise aşının ne faydası olacak tartışmaları sürüyor. Maske konusu da öyle.

Ege’de (Adalar denizinde), Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de gerilim azalmıyor artıyor. Aynı şekilde NATO ve AB ülkeleri arasında da sorunlar var.

BM artık kriz çözme konusunda bir etki gücüne sahip değil. Bütün uluslararası örgütler de aynı durumda. Arab Birliği, Afrika Birliği, İslam Konferansı ne yapabiliyor ki? Kudüs, Filistin konusunu bile gündemlerine alamıyorlar. Tek başına Dahlan bölgede bir sürü iş karıştırıyor. BAE’den Mazrui isimli bir fenomen, İsrail’in Maarif gazetesine bir mülakat veriyor ve Hz. Peygamber döneminde Hayber’den kovulan Yahudiler için Suudi Arabistan’ın İsrail’e tazminat ödemesi gerektiğini ve sürgün edilen Yahudilerin çocuklarının atalarının topraklarına dönmeleri için aynı sayıda Yahudi’ye vatandaşlık vermesi gerektiğini söylüyor. Durum bu!

Biz “EHV” diye dünyayı ekrandan izlerken, birileri uzayı işgal ediyor, birileri Filistin topraklarındaki işgali tamamlamak için çalışmalarını sürdürüyor. Yüzyılın projesi için kasım başında yapılacak Amerikan seçimlerinden önce bu yönde bir adımın atılması, ilan edilmesi gerekiyor, bunlara göre.

Kapıda, ciddi anlamda, global ölçekte bir ekonomik krize yol açacak Dolar operasyonu, “Great Reset” öncesi, tüm dünyada ekonomik bir yıkıma yol açabilir. Bu ekonomide 8 şiddetinde bir deprem etkisi yapacak ve bunun için de yavaş yavaş başladılar. ABD’nin dünyadaki dolar stoğunun 8-10 trilyon dolarlık kısmına el koyması gerekiyor. Son Zarrab operasyonu bunun ilk adımı olabilir. Sadece Deustche Bank üzerinden aktarılan 1.3 trilyon dolardan söz ediliyor. İşin İngiltere, Türkiye, Rusya, BAE, İran ayağı var daha ve tabii bu sadece bir paket. Arkası da gelecek. Offshore’lerdekilere de el koyacaklar, bankadakilere de konteynerdekilere de. Hatta hazinedekilere de. Doları değiştirmeye ve sanal paraya geçmeye hazırlanıyorlar, haberiniz olsun.

FETÖ’cüler de bu işin peşindeler. Onlar geçmişte de birçok İslam ülkesinde bu tür işler yaptılar. Şimdi de birilerinden intikam almak için muhbirlik yapıyorlar.

Ekonomik krizin içtimai krize dönüştürülmesi için de birilerinin elinden geleni arkasına koymayacağını söylemek kehanet olmasa gerek. İçeride ve dışarıda Türkiye aleyhine yangına körükle gitmeye hazır yığınlar yok değil. Ve tabii ardından gelsin siyasi kriz.

Global Great Reset için, tüm dünyada sergilenecek oyun 3 aşağı, beş yukarı aynen.

Eylül’ün son haftasındayız. Zaten kasımın ilk haftasında Amerikan seçimlerinin akıbetini göreceğiz. Yani ekim ayı içeride ve dışarıda zor bir ay olabilir. Kasım seçimlerindeki sonuç ve süreç ondan sonrası için belirleyici olacak. Eğer uluslararası sistem ekim ve kasımda işleri beklediği gibi sonuçlandırırsa, aralık ayında hazırlıklarını tamamlayıp, ocakın 2. yarısından sonra masaya yumruk indirebilir.

Tabii onların bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı var.

Yine aynı şeyleri söyleyeceğim. Bunlar ötekilerin evdeki hesapları. Evdeki hesaplar her zaman çarşıya uymaz. Hatta bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Birileri Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilir. Allah için hiçbir şey imkansız ya da zor değil. Bizim için ise, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. Bu her iş için böyledir. Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmeyecek biliyorsunuz. Hatta onların üstüne pislik yağdıracak, onların işlerini sarp dağlara sardıracak. Eğer Allah’ın yardımı size ulaşırsa, olmayacak bir şey yok. Allah’ın yardımını ümid edenler, O’nun rızasına yönelmeliler. Allah’ın razı olduğu kişilerle beraber olup, O’nun razı olduğu işlerle meşgul olmalılar ve O’nun razı olduğu sözler söylemeliler. Yoksa işleri zor.

Başımızda öyle gaileler var ki, alın size deprem. İstanbul depreminden söz ediyoruz. Bu bir gerçek ve her gün bir adım daha bu gerçeğe yaklaşıyoruz. Bir sürü hazırlıklar yapılıyor da peki sokaktaki insanın ilgisi, bilgisi yeterli mi?

Biz hep başkalarını düzeltmeye çalışıyoruz da kendimizi düzeltme konusunda maalesef halimiz ortada. Başkalarına söyleyip durduğumuz şeyler konusunda kendi nefsimizi hesaba çekmiyoruz. Oysa asıl değişmesi gereken biziz. Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunacaktır. Herkes yaptıklarının karşılığını görecektir. Ve kurtarıcı yoktur. Biz kurtuluşa çağıranlardan olalım. 

Selâm ve dua ile.

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)