Ve nihayet sanal cemaatler de oluştu. Bir tarikat kurmak, turşu kurmaktan daha kolay. Bir Sisi+Bir Tuncay Güney ve Bir Captagon tüccarı bu iş için yeter.. (Bakınız Kalkancı tarikatı). Gerisi “Logistik”.. Ve tabii biraz para. Para her kapıyı açar! Gerekli tüm bilgiler internette var. Ritüeller, seremoniler, zikir dersleri.. 3 Ay’a bile gerek yok. Adnan Oktar tecrübesi de önemli.

Cumhuriyet gazetesinin Fethin 500. Yılı eklerini mutlaka bulmalısınız. Orada hangi tarikatın cübbesi nasıl olmalı, sarığı nasıl sarmalı, asası nasıl olmalı, hepsi var. Tabii kendinize bir de silsile-i meratip uydurmalısınız. Zaten hepimiz Hz. Adem’in çocukları, Hz. Nuh’un çocukları ya da ashabından olduğumuza göre, hem peygamber soyundanız, yani “ehli beyt”ten, hem de “ashab”tan sayılırız.

Bir de tarihi arka plan, mesela türbe bilgisi lazım. “Türbe ziyaret adabı” ve hangi büyük alimin türbesi nerededir, onun haziresinde kimler yatmaktadır. Onların kerametleri.. Hepsini Cumhuriyet gazetesinin o eklerinde bulabilirsiniz.

Hangi tarihi cami hangi tarikata ait, o da önemli. Hangi camilerde hangi tarikatlara ait zikir ayinleri düzenlenirdi, hepsini o Cumhuriyet’in “Şeriatçı bir yıl”ındaki eklerinde bulabilirsiniz.

Türkiye bir “tarikat cehennemi”(!) olduğu gibi “cenneti”(!)dir de. Tarikatçıları da sallandırdık iplerde, yeri geldi Dersim bombalandı, Seyyid Rıza ipe gönderildi. Şeyh Said ya da Seyyid Rıza fark etmiyor. CHP’nin devri saadetinde açılan Cem evlerinde Hz. Ali’nin resmi yanında Mustafa Kemal’in resmi de asıldı. Dedeler börklerini çıkarıp fötr şapka da giydiler.

Mesela Osmanlı’nın son zamanlarından bugüne hangi Hristiyan tarikatın “Kollege” ya da “Licee”sine dokunuldu. Bizimkiler “Okul” deyince “Okumak”tan geldiğini sanırlar. Kaynağı “école”dir. Fransızca, hani şu “ekol”. Şu lise de aslı “Licee”. “Licence”, “Lisans”, “Yüksek lisans” da oradan geliyor. “Doctor”a. Dilimizin ne kadar “yerli ve milli “olduğu ortada. “Diploma” da Fransızca. Fransızcası diplôme. Neyse. Türkiye’de Müslüman Tarikat okulları yoktur. Varsa da o isimle anılmaz. Hepsi Tevhid-i Tedrisat’a uygun laik mekteplerdir(!). “Değerler eğitimi” filan diye, seçmeli ders, eğitim dışı “cultural” etkinliklerle bir şeyler yapılmaya çalışılır. Ama Hristiyan tarikat okulları laik eğitim yapsalar da orijinal isimlerini kullanırlar. Saint Benoit, Saint Joseph, Notre dame de sion gibi. Artık sanal alemde uzaktan eğitim alırken bu eski normal dönemin dar kalıpları içine sıkışmaya da gerek kalmayacak. Memlekette hâlâ efendi, hacı, hoca ve bey demek yasak. Şapka giymek zorunlu aslında, ama bir yandan da devlet Hac organizasyonları yapar, hocaları maaşa bağlar. Dergahların adı değişti, kimi cem evi oldu, kimi vakıf, dernek, külliye oldu.

Tabii, yarı resmi tarikatlar da var aslında. Bektaşilik, Mevlevilik gibi. Biliyorsunuz türbe yasak bize, adını anıt kabir koyduk, seküler bir türbeye dönüştürdük! “Benzeme benzet” meselesi.

Şimdi her gün bir platform kuruluyor. Adalet, Medeniyet, Eğitim, Aile.. aklınıza ne gelirse, Tüccarlar, Sanayiciler, hemşehriler herkesin bir “Plat-Form”u var. SMS, Twitter yetmiyor. “Sosyal ağ” üzerinden yeni bir sanal cemaat oluşuyor. Kısa cümlelerle bir haberleşme, aynı zamanda tartışma zemini oluşuyor. Bir yandan da “sağılıyoruz”. Sanal gündemler, ideolojik, politik tartışmalar, hatta alıp sattıklarımız, beklentilerimizi burada dillendiriyoruz. “Sosyal Metrik Sistem” analizi yapan PR şirketleri de bu verileri toplayıp, yapay zeka ile analiz edip, ona dayalı yön eylem planları yapıyorlar, toplumun beklenti, korku ve umutlarını, şikayetlerini not ediyorlar ve aynı zamanda istihbarat topluyorlar. Hatta sansasyonel sun’i ya da örgütlenmiş sorunlar üretip, toplumun destek ve tepkilerini analiz ediyorlar. Aslında bu kısa haberleşmelerin, uzun boylu müzakere gerektiren konular gibi sosyal mediada tartışmasak.. Herkesin katılımına açık zeminlerde derinlemesine bir analiz imkanı olmadığı gibi, ideolojik ve politik grubların baskısına açık alanlar bunlar. O tartışmalar, serbest katılıma açık sosyal ağlarda troller üzerinden bir saldırı için zemin oluşturabilmektedir. Daha disiplinli topluluklarda da lobicilik, katılımcıların profilleri üzerinden birtakım başka pazarlıklar, çıkar hesapları için bu zeminler kullanılabilmektedir. Aslında sanal alemde gizli hiçbir şey yoktur ve burada oluşan zeminler son derece kırılgandır. Burada oluşan fikirler, olgunlaştırılmış bir şekilde, başkalarının bilgisine açık derinlik ve ciddiyette şeyler değilse, pamuk şekerine benzerler. Kocaman, renkli ve tatlı gözükebilirler, ama tutmaya kalktığınızda gerçek bir varlıkları yoktur.

Sosyal ağlar hiç güvenli değil. Hele “Yeni Normal” dönemde muteber olmayan kişi ve fikirlerin avlanması için ciddi bir avlanma alanı oluşturacaktır. Kuşkusuz hiç faydasız değildir. Ama doğru kullanılmazsa fayda yerine zarar verebilir. Zaten 5G, Chip, Starlink, Neuralinkle birlikte düşündüğünüzde, insanı biyonik robota dönüştürecek olan bu sistem, insanlık için büyük bir tehdide dönüştürülebilir. Tarikatlar, kendi geleneksel formunun alameti farikalarını koruyarak, onu kökü mazide olan ati anlayışı ile yeniden yapılandırmayacaksa, daha hesap verebilir şeffaf bir şekilde bugünün dünyasında kendini ifade edemeyecekse bu konu çözüm için bir imkan olmaktan çıkıp, gerçek bir tehdide dönüşebilir. Zaten şu hali ile Tarikat-Siyaset ilişkisi ya da Tarikat-Cemaat ilişkisi, tarikatın toplumla ilişkisi sorunlu hale geldi. Tarikatlar asli yapısına döner ve “ehli suffe” anlayışının devamı olan bir mektebe dönüşürse bu herkes için en iyi olandır. Tevhid’den bağımsız bir gelenekten ibaret bir anlayış çözümün değil, tefrikanın ve sorunun kaynağı olacaktır.

 

Belki, işe din ve devlet büyüklerini mutlaklaştırmaktan, onları İlah ve Rab edinmekten vazgeçmekle başlamalıyız. Müslümanlarla müttehid, erdemli insanlar ve mazlumlarla müttefik, değer üreten herkesle, başkalarının mal, can, namus, akıl, inanç ve nesline karşı tehdit oluşturmayan herkes ile nimet ve külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleştirmek üzere yeni bir “Beytül Hikme” ve Darusselam”a ihtiyacımız var. Selâm ve dua ile.

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)