“Tarihin Sonu”, “Kıyamet Savaşı”, “Yeni Normal”, “Great Reset”, “Trans Humanizm” artık hemen her gün bir şekilde insanların kulağına çalınan kavramlar oldu.

Kıyamet teolojisi, komplo teorileri, kehanetler ve yaşanan gerçekler insanları korkutuyor ve “bu gidiş nereye” sorusunu gündeme getiriyor. “Ölüm korkusu” insanların psikolojisini altüst ediyor.

Kıyamet alametleri özellikle Kur’an-ı Kerim’de bir şekilde anlatılır. Hadislerde çok daha fazla detay var. İncil’de Yuhanna Vahyi doğrudan bu konuyla ilgilidir ve bu bölüm tamamen İzmir ve çevresi ile ilgili çarpıcı bilgilerle doludur. Yahudiler hâlâ Meşiah’ı bekliyorlar. Hristiyan teolojisinde “Mesih’in dönüşü” çok önemli bir konudur. Bizde Deccal’in karşılığı onlarda “Antichrist”dir. Bizdeki Melheme-i Kübra, yani kıyamet savaşı, aynı coğrafya ve zamanla ilişkilendirilse de onlarda “Armageddon” şeklinde tanımlanır. Yine bu savaşın coğrafyası Anadolu, Suriye ve Irak coğrafyasıdır. Bizde “Mehdi” konusu var. Bu konu Şia’da imani bir konudur. Ehli sünnet’de bu konu kimlerine göre tevatür derecesinde olsa da kimine göre, bu rivayetlerin sahihliği konusunda şüphe vardır. İslam’da olan, diğerlerinde olmayan bir “Dabbetül Arz” konusu vardır.

Bizdeki “Yecüc-Mecüc” Hristiyanlıkta Gog-Magog şeklinde tanımlanır. Hz. İbrahim’e dayanan nebevi geleneğin 3’ünde de kıyametle ilişkili olarak bir “Emanet sandığı” objesi vardır. İçinde Hz. Musa’nın asası, Hz. Davud’un Kılıcı, Kalem suresinde sözü edilen Vahiy Tabletleri ve Hz. Süleyman’ın yüzüğünün içinde olduğu, akasya ağacından yapılmış bir “Emanet-i Mukaddese sandığı”ndan söz edilir. Bunlar aklınızın bir köşesinde bulunsun. Bunların her biri bir kitap hacminde detaylara sahip konular. Evangelistlerin “Tanrıyı kıyamete zorlamak” gibi sapkın bir inanışından tutun da Uzaylıların dünyayı işgalinden Uzay’a yolculuğa kadar detaylı yönleri olan bir konu bu.

Tek başına Mehdiyet ve Mesihiyet beraberinde bir yığın teolojik tartışmayı da beraberinde getirecektir. En basitinden gelecek Mehdi, gaip olan Mehdi mi, yeni bir görevlendirme mi? Mehdi’nin çıkıp çıkmaması bir yana, “Selefiler içinden mi, Sufiler içinden mi, Şiiler içinden mi çıkacak ya da Amerikano’ bir mehdiyi, diğerlerinden nasıl ayırt edecek” gibi cevabını arayan yüzlerce soru var.


İşte tam böyle bir zamanda Müslüman toplum içine sürüklendiği tefrika ve buna dayalı cahillik, siyaset ve ideolojik ihtilafların sebeb olduğu tekfirci anlayış, yangına adeta benzin döküyor.

İşte tam da böyle bir zamanda, konuya iki farklı boyuttan yaklaşarak sizleri uyarmak istiyorum.

Bakın, önce “birey” olmayalım. Kendinizin “Gender” olarak tanımlanmasına izin vermeyin. Fıtratımızı koruyalım. Ahlakımızı, iffetimizi de. Sabırlı olalım. Cahillik etmeyelim. Zulümden kaçınalım ve zalimlere meyletmeyelim. Dinde tartışmaya girmeyelim. Aklımızı kiraya vermeyelim. Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmeyelim. İstişare ve şûraya dikkat edelim. İbadetlerimize dikkat edelim. Vahye ve yaşadığımız zamana ve mekana şahidliğimizi gözden geçirelim. Zikri ihmal etmeyelim. Tefekküre zaman ayıralım. Emri bil Maruf ve nehyi anil Münkerden vazgeçmeyelim. Ölçüye ve tartıya dikkat edelim. Ve bütün bu tartışmaların ötesinde (ki din asla tartışma konusu yapılmamalıdır. Nas yazılı şekli ile iman konusudur. Muhkemlerin dışında müteşabihler, usul ve esasa bağlı kalınarak farklı yorumlanabilir. Elbette her yorum meşru kabul edilmez ama bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir günü unutmamak gerek. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabileceğini de.) Allah, resul ve kitaba bağlı kalalım.

Bugün önemli bir tehditle karşı karşıyayız. Şeytan meydan okuyor, Hannas vesvese veriyor. Sakınalım da “Şeytan bizi Allah’la aldatmasın”. Zalimler, münafıklar, inkarcılar ve fasıkların peşinden gitmeyelim de kurtuluşa erenlerden olalım.

 

Kıyamete yakın irtidad artacak. Deistmiş, Agnostikmiş, Satanistmiş, sonunda hepsi aynı kapıya çıkar. Fıtrata karşı çıkan ve bunu meşru görenler, fuhşiyatı, her türlü zulüm ve masiyeti meşrulaştıranların yolu aynı kapıya çıkar. İrtidadla birlikte Hulul hadisesine dikkat. Kıyamete yakın, Şeytan ve kafir cinler insanlara hulul ederek, onların nefsini ve aklını ele geçirerek Şeytan ve kafir cinlerden daha tehlikeli olabilirler ve zaman içinde bunlar insanların şeytanına dönüşebilirler. Unutmamak gerekir ki, insin de Şeytanları vardır. İnsan kılıklı Şeytanlar Şeytanı kıskandıracak kadar ileri gidebilirler. Onların gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Anlatsan da anlatmasan da geri dönüş yolları kapanmıştır. Kıyamete yakın Şeytan ve cinlerden belli topluluklar insan ve hayvana hulul ederek yeryüzünü fesada vermek için seferber olacaklar. Onlar insanlara bir yandan yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat, sağlık ve mutluluk vaad ederken, bir yandan da kendilerini “ıslah ediciler” gibi gösterirken, tarihin en büyük fitne ve bozgunculuğunu yapacaklardır. İyi bilin ki onlar bozguncuların tâ kendileridir.

Bugünlerde belki de en önemli zikirlerden biri de “Euzübillahimineşşeytanirraciym, bismillahirrahmanirrahim” olmalıdır. Bunun manasına vakıf olarak Allah’a sığınmamız gerekir.

Unutmayalım ki, nefsimize taht kurup oturan, damarlarımızda dolaşan, aklımızı çelen, bizi dünyaya bağlayan, kibir veren, kıskançlık duygularımızı ve ihtirasımızı kabartan, nefsimizi harekete geçiren Şeytan’ın iğvaları ve Hannas’ın vesveselerinden kurtulmak, emin olmak için daha ruhani bir hayat yaşamamız, nefsimizi terbiye etmemiz şart.

Allah Cenneti de Cehennemi de boşuna yaratmadı. İnsanların çoğu Cehennem ehli olacak. Ahir zaman fitnelerinden en büyüğü genel anlamda her gelen günün geçecek günü aratacak olması. Bugünler, imanı kalpte tutmanın, ateşi elde tutmaktan zor olduğu günlere yaklaştığımızı gösteriyor. İnsanlar gözleri var görmüyor, kulakları ve duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar. Ve son günlere yaklaştığımızda bir rüzgârla ruhlarımız kabzedilip, dünyadan uzaklaştığımızda, dağlar pamuk gibi atıldığı, yıldızların birbirine çarptığı o güne doğru gidilen günlerde, inkarcılar için yeryüzünde bütün zamanların en acı günleri yaşanacak. Ve alevlenen cehennem öbür dünyada onları bekleyecek.

 

Son birkaç söz: Kıyametin ne zaman kopacağını Allah bilir. O, Hz. İbrahim ateşe atıldığında, ateş içinde gül bahçesi oluşturandır. O, Fil ordularını Ebabil kuşları ile bozguna uğratandır. Bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her sözden hesaba çekileceğimiz bir gün var. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olanların mahzun olmayacakları bir gün. Selâm ve dua ile.

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)