Düşünsenize, kardeşleriniz sizi kuyuya atmış, çocuksunuz ve bir tuzlu su kuyusunda yalnız başınasınız.

Tamam, kurtuldunuz. Ama köle tüccarları sizi alıp köle pazarında satacaklar.

Sonra iftiraya uğrayacak ve gençliğinizin baharında 7 yıl da hapis yatacaksınız.

Şöyle düşünün bir de, arkanızda Firavunun ordusu, önünüzde deniz. Etrafınızda yurtlarından çıkarılmış, silahsız bir halk. Ne yaparsınız?

Başka bir örnek daha vereyim. Tanrı kıral Calud, namı diğer Goliath 100.000 kişilik ordusu ile nehrin öbür tarafında. Ve siz halktan topladığınız 70.000 kişilik bir orduyla yola çıktınız, ama bunun 69.700’ü nehrin öbür tarafında kaldı. Siz 300 kişi ile Calud’un ordusu ile baş başa kaldınız. Aranızda, o 300 kişiden biri de kılıcı ve zırhı da olmayan, sapan taşı ile orduya katılmış bir çocuk.

Düşünün, siz, tuzlu su kuyusundaki çocuk sizsiniz, ya da Firavunun zulmünden kaçan, o yurtlarından çıkarılan biri sizsiniz, ya da siz o kalabalığın komutanısınız. Veya Calud’un ordusunun karşısındaki o çocuk, ya da o 300 kişiden biri sizsiniz veya o 299 kişinin komutanı Talud’un yerinde siz varsınız, ne yaparsınız.

Bu bir ahiret sorusu!

Allah(cc) bize, Fil ordusunun başına gelenleri, Süleyman mebedinin inşasında çalıştırılan bukağılı Şeytanları ya da Belkıs’ın tahtını “hikaye” olsun diye anlatmıyor. Hz. Musa ve Hızır aleyhisselam kıssasında bize verilmek istenen mesaj ne? Hz. Nuh ya da Hz. Lut niçin başarısız oldu (Haşa). Hz. Eyyub aynı Eyyub idi! Neden en zenginken, yoksul oldu ve nasıl en yoksulken, eski zenginliğinin iki katına ulaştı. Neden ve nasıl!? Hz. Salih, Hz. Hud ve Yunus aleyhisselam kıssaları bize neyi anlatır? Bu işin kariyer planlaması ve stratejik boyunu nasıl anlamalıyız!? Sahi, Hz. Yakub pedagojiden anlamadığı için, çocukları ile yeteri kadar ilgilenmeyip, onlara gerekli terbiyeyi vermediği için mi, kardeşler, küçük kardeşlerini kuyuya attılar(!).. Koskoca Peygamber, kaybolan Yusuf’unu bile bulamadı. Gerçekten aradı da bulamadı mı! Oysa daha Yusuf’u göndermeden olacakları söylüyor ve zaten Yusuf’un rüyası sonunda varılacak sonuca ilişkin ipuçları veriyor. Yusuf’un nasıl bir rüya yorumcusu olduğunu Mısır’da da görüyoruz.

Hz. Lut ve Nuh, kavmine hakikati anlatmakta yetersiz mi kalmıştı. Hani memlekette o zaman Parlamenter Demokrasi olsa, Hz. Lut eğer aday olsa ve kendi kendine oy kullanacak olsa 1 oyla çıkardı o seçimden. Ya da Hz. Nuh, 40 oyla seçimi kaybederdi herhalde. Bu peygamberler neden kavimlerini kurtaramadılar? Yoksa biz liderlerimiz ve dini önderlerimizde, Peygamberlerde dahi olmayan bir gücü mü vehmediyoruz. “Göklerin hazinesinin ve kalplerin anahtarı”nın onların ellerinde olduğunu mu düşünüyoruz!.

Hay Allah, işe bakar mısın! İpin ucu nereye vardı.

Bakın, bu konulardan bahseden kitaptan hepimiz imtihana çekileceğiz. Yakın çevrenize bakalım, çocuklarınız sınavda başarılı olmak için çalıştıkları kadar bu kitaptan, o büyük sınava hazırlık yapıyorlar mı? Onlar cennete gitmenin, sınıf geçmekten ya da memuriyet sınavına, üniversite sınavına girmekten kolay olduğunu mu düşünüyorlar. Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir insan umutsuz olabilir mi! Kendini yalnız ve çaresiz hissedebilir mi!

Bakın yukarıda sorduğum sorulara bilgi olarak cevap vermeniz yetmiyor. Siz olsanız ne yapardınız. Eğer Peygamberlerin davrandıkları gibi davranmayacaksanız, kurtuluş yok!

Şimdi bir de dönün televizyonda anlatılan dine bakın, ya da televizyon dizilerine bakın. Bunlar aynı şeyden mi söz ediyorlar. Politikacılar, ekonomistler, alim geçinenler aynı kaynaktan alıp ilhamı, asrın idrakine kitaptakileri mi söylüyoruz, söyletiyoruz.

“İman ettik demekle yakamızın bırakılıvermeyeceğini” söylüyor kitap!

O zaman ne yapacağız? Kitabın teklifi, açık ve net: “Ey iman edenler iman ediniz”. “Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin”. Tabii devlet büyüklerinizi de. Allah bizi, mallarımızla, canlarımızla, sevdiklerimizle, azaltarak ve artırarak imtihan edecek. Bizden sabretmeniz, şükretmemiz, zorluklara ve zalimlere karşı direnmemiz isteniyor.

Siz, en baştaki sorulara tekrar dönün ve o soruların cevabını verin. Sizin Allah indindeki ve ahiretteki yerinizi görmek istiyorsanız, dün ve bugün sizi neyle meşgul ettiğine bakın.. Dünya hayatı mı sizi daha çok cezbediyor, ahiret hayatı mı! Eğer dua ederek kurtulacağınızı sanıyorsanız, eğer o eller; çalan, rüşvet alan ve veren, zulmeden, teraziyi eğri tutan, adaletin terazisinin dengesini bozan, haksız kazanımlar, edinimler edinen eller ise ve siz o haram para, makamın kamburunu sırtınızdan atmadan ve hâlâ ayaklarınız o yönde giderken, dilleriniz o işi savunurken, tevbe etmeden Allah duanızı bırakın, kıldığınız namazları da kabul etmeyecek. Aksine işlerinizi sarp dağlara sardıracak ve üstünüze pislik yağdıracak. Cennet de cehennem de bize çok yakın. Ve karar bizim. Müjdeli haber şu ki, Allah’ın ipine tutunanlar, netice olarak, pişman olmayacakları gibi, mahzun da olmayacaklar.

 

Selâm ve dua ile.

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)