Bu sınırlar durup dururken böyle çizilmedi. Revan hanlığı topraklarında bir Ermenistan icat edenler, Nahçıvan’ı bizden tarafta bırakıp, Türkiye ile Azerbaycan arasına Ermenistan üzerinden adeta bir bariyer ördüler

Dün doğu Akdeniz’i, Batı Karadeniz’i, Libya’yı, Ege denizindeki haklarımızı konuşuyorduk. Suriye’yi konuşmayalı epey zaman oldu. Hatta Kıbrıs’ı, Meis’i de konuşmuyoruz. Şimdi gündem Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışma. Bu olay 32 yıllık bir geçmişe sahip.

BM ateşkes çağrısı yaptı. Orada Minsk grubu devrede. BM “Ateşkes” çağrısı yaptı. Bekliyoruz.

Biliyorsunuz AGİT Minsk Grubu, Azerbaycan ve Ermenistan’ın arasındaki Karabağ sorununa çözüm bulmalarını teşvik etmek için, 1992 yılında, yani SSCB’nin dağılmasından hemen sonra Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından kurulmuştu.

1994 yılına kadar süren savaşta 800.000 ile 1.055.407 arasındaki sayıda Azeri, Ermenistan’dan ve işgal edilen bölgeden Dağlık Karabağ dışındaki Azerbaycan’a230.000 Ermeni ise Azerbaycan’dan Ermenistan’a ve kısmen işgal edilen Dağlık Karabağ’a göç etmişti.

Olayın başlangıcı, SSCB dağılmadan önce Şubat 1988’e kadar gider. Karabağ Savaşı’nın 3 yılı SSCB döneminde yaşandı. Azerbaycan çatışma başladığında SSCB’ye bağlı idi. Ermenistan da öyle. Çatışma Dağlık Karabağ Özerk bölgesinin Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanmasını isteyen Ermenilerle, buna karşı çıkan Azeriler arasında başladı. SSCB dağıldıktan sonra da çatışmalar devam etti. SSCB’nin dağılmasından sonra Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaya dönüştü. Şubat 1988 - Mayıs 1994 tarihleri arasında süren savaşta Azeriler Karabağ’ı kaybetti. O günden bu güne değişik bölgelerde birçok çatışmalar, katliamlar yaşandı. Hocalı Katliamı (25-26 Şubat 1992), Malıbeyli ve Kuşçular Katliamı (10-12 Şubat 1992) ve Maragha Katliamı (10 Nisan 1992) gibi katliamlar yaşandı. Bu katliamların ardından 1992’de Minsk grubu kuruldu. Ve bugün Ermenistan tarafından yapılan taciz atışlarının ardından çatışmalar yeniden başladı.

Burada dikkatlerden kaçmayan bir şey var. Azeriler Türkiye’den aldıkları askeri teçhizatla Ermenileri geri çekilmeye zorluyorlar. Azeriler Türk Malı İHA’larla, Ermenilerin zırhlı araçlarını ve mevzilerini yerle bir ediyor. MİNSK grubu her zaman olduğu gibi bu konuda hiçbir şey yapmıyor.

Minsk grubu dediğiniz ülkeler BMGK’nin 5 üyesinden 3’ü!

Bu biraz garip değil mi? Rusya, Amerika ve Fransa aslında Ermenistan’ın yanında değil mi? Ermenistan sanki yalnız bırakılıyormuş gibi bir hava var. Bu 3’lü Azerbaycan’a karşı Ermenistan’a, ya da Ermenistan’a karşı Azerbaycan’a destek vermiyorlar. İran sessiz ve Türkiye, Azeri kardeşlerinin yanında. Türkiye, Kuzey Doğu’sundaki bir gaile ile uğraşırken, herhalde güneyde ve batıda başka şeylerle uğraşamazdı. Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki bu çatışma, hem Türkiye’yi, hem de İran’ı çok yakından ilgilendiriyor. “Ermenistan’a karşı Türk tehdidi” böyle bir zamanda batıda Hristiyan toplulukları Türkiye’ye karşı kışkırtmak için aslında onlar açısından iyi bir enstrüman olabilir.

Bu süreç Türkiye ile Rusya arasında da krize sebep olabilir. İran Azeri’lerini de rejime karşı kışkırtmak için ayrıca onlar açısından iyi bir fırsat oluşturacaktır. Azerbaycan konusunu doğru okumak için işin bu yanını da hesaba katmak gerekebilir. Bu işi Trans Kafkas, petrol koridoru, İpek Yolu ile ilişkili olarak farklı açılardan ele almak da mümkün. Demem o ki, bölgedeki çatışmayı doğru okumak için, daha geniş açıdan bakmak, sadece bugünü değil, dünü ve yarını da düşünmek gerekir.

Bu sınırlar durup dururken böyle çizilmedi. Revan hanlığı topraklarında bir Ermenistan icat edenler, Nahçıvan’ı bizden tarafta bırakıp, Türkiye ile Azerbaycan arasına Ermenistan üzerinden adeta bir bariyer ördüler.

Yeni dünya düzeninin inşasında BOP çerçevesinde ilk etapta “Orta Doğu” dedikleri coğrafyada 21 ülkenin sınır, rejim ve iktidar değişikliği gerçekleştirilecekti. Bunun 2., 3. etapları da olacaktı. Şimdi “yeni normal” dönemde, “yüzyılın projesi” kapsamında “Balkan ve Kafkas Projeleri” de var. Eğer Balkanlar’da askeri bir hareket olacaksa, Rusya’yı aynı zamanda doğu kanadında, yumuşak karnından oyalamak gerekecek. Bu anlamda Azerbaycan’ı sadece batı sınırları ile değil, kuzey ve güney sınırı, Hazar Denizi ve Trans Kafkas koridoru ile de değerlendirmek gerek.

Konuyu dar pencereden Karadağ sorunu ile sınırlı bir Azeri-Ermeni çatışması olarak görenler yanılırlar. Konu; Jeopolitik, Jeostratejik açıdan olduğu gibi Teostratejik, ve etnostratejik açıdan da büyük önem taşımaktadır. İran faktörünü, Çin faktörünü de unutmamak gerek. Teostratejik açıdan Şia faktörünü ve Yecüc-Mecüc koridorunu bir kenara not edin. Bu konu kıyamet teolojisi açısından Mehdi-Mesih konusu kadar önemli. Etnik açıdan sadece Kafkaslar kendi içinde ciddi fraksiyonlara ayrılmış bir topluluk, Ruslar var, Türkler, Ermeniler ve tabi Hazaralar yine farklı ve önemli bir topluluk olarak, azınlık da olsa, temsil ettiği çevreler açısından ayrı bir öneme sahip. Mesele sadece petrol değil. Kaldı ki, fosil yakıtlar artık giderek önemi azalan bir enerji kaynağı.

Bakalım Minsk 3’lüsünden nasıl bir müdahale gelecek. Fransa dün Yunanistan üzerinden mesaj veriyordu, bugün Ermenistan üzerinden mesaj vermeye çalışacaktır. 3’lünün her birinin bölgedeki hesabı farklı. Fransa kendinden ibaret değil, hem AB’yi, hem İngiltere’yi temsil ediyor o grupta!

Konu; bizim medyanın malum hamaset yüklü propagandasından ibaret değil, herkesin çok dikkatli olması gerek. Belki birileri bizim diğer kanatlardaki hareketliliğimizi en aza indirmemiz için bizi kuzey doğuda tutmak istiyor olabilir mi? Selam ve dua ile. 

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)