The Economist son sayısında “Çocukluk Masumiyeti”ni konu aldı ve sordu: Noel Baba şehre gelmiyor: çocukluk masumiyeti korunmaya değer mi?

The Economist son sayısında “Çocukluk Masumiyeti”ni konu aldı ve sordu: Noel Baba şehre gelmiyor: çocukluk masumiyeti korunmaya değer mi?

Yeni nesil zaten Nasreddin Hocayı, Hacivat’ı, Karagözü tanımıyordu. Bize anlatılan “Noel Baba” ise, Anadolu, Patara ve Demre’den ayrı, onun ruhani kişiliğine yabancı seküler bir karakter.  Coca’nın reklam kampanyası için uydurulmuş , Nordik bir efsaneyle hikaye edilen bir “birey”. Artık Noel Baba kıyafeti giymiş kızlar da sahne aldığına göre, onun da cinsiyeti tartışmalı.

Neyse şimdi yeni yetmeler için çizgi film kahramanları “Noel Baba”dan daha cazip. O artık sadece yılbaşı kutlamalarında, AVM’lerin kapısında tüketim pazarına hizmet eden, modern bir palyaço ya da kiralık bir ajan!?

Noel Babayı kim öldürdü derseniz, kilise göz yumdu, Caloforniya Üni.’deki akademisyenler, Cola Cola’nın reklam kampanyası için böyle bir modern efsane ürettiler. Şimdi İncil hafızı, bizim Anadolu erenlerinden dindar bir karakteri bu kez daha öldürmek istiyorlar. Bir çocuğun ağzından Paskalya gününe ilişkin bir detay hikaye ediliyor. Paskalya günlerindeki Noel Baba hediyeleri ile uyutulduğunu ve güzel hayaller ve rüyalar peşinde koştuğunu söyleyen Z kuşağından bir genç “Tanık olduğum şeylerin hiçbir anlamı yokmuş” diyor, şimdi o genç bir  Agnostik ve bundan sonraki hayatında neye inanacağını bilmiyor. Paskalyada hediye edilen tavşan şeklindeki çukulata o gün bir mutluluk vesilesi idi, bugün “tatlı bir aldanmışlık” mutluluktan çok öfkeye dönüşüyor. “Paskalya Tavşanı, kömür madenindeki kanaryaydı.” “Bal tuzağı”na yakalanmış bir sinek gibi hissediyor işte o zaman bu insanlar kendilerini.

Islah edicileriz” diye kapımızı çalanlar, “bozguncu” çıkmıştı. “Yeryüzünde bir cennet” vadedenler, yeryüzünü cehenneme çevirmişti. Kur’an-ı Kerim “Şeytan (Ve onun dostları) sizi Allah’la aldatmasın” derken, din adına aldatılmadık mı, siyasetçiler, “Halka hizmet” sözü verdiler ama bize yalan söylemediler mi, İdeologlar, biryandan barış vadederken, bizi bize kırdırmadılar mı, Media Hakkın ve Halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacaktı, ama bize yalan söylediler. Sivil toplum, siyasetin arka bahçesi, trampen tahtası olmadı mı! Aldatıldık.  “Aldatılmış sendromu”ndan kurtulalım derken, “artırılmış gerçekliğin sanal alemdeki tuzakları”na takılıyor bu kez ayaklarımız. Media’nın yalanlarından kaçarken, “sosyal media”nın balta girmemiş ortamında zehirli sarmaşıklar gibi her tarafı saran trollerin tuzağına düşüyoruz.

Böyle giderse Acı çekerken, acılarımızı hissetmemiz de izin vermeyecekler ve salgılanan mutluluk hormonları ve adrenalinle cehennemi dünyaya doğru sürüklenirken gözyaşlarımıza bile izin vermeyecekler, kahkaha attıracaklar belki de, tıpkı uyuşturucunun sanal mutluluğunda olduğu gibi. Sanal uyuşturucular uyuşturulmuş beyinler sanal bir cennetin sanal hazları ile  ömür tüketecekler belki de. Bakarsınız huzursuzluk üreten beyniniz resetlenmiş ve yeni, farklı bir dünyaya adım atmışsınız yeni bir kimlikle.

Sakın kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşuyor olmayalım.!

Şimdi birileri bu anlamda diyorlar ki, “çocukluk masumiyeti”ni kendi dünyanızın renkleri ile boyamayın. Onları bize bırakın.  Çocukluk masumiyetini istismar ederek onlara değer yargısı yükler, onların cinsel yönelim ve tercihleri konusunda yönlendirici olursanız bu totaliter bir davranış olur. Siz onu bize bırakın. Bu konuda aile olarak Nötr kalmalısınız. O “Din, inanç, gelenek, tüm değer yargılarından bağımsız bir Birey’dir. Onu bize biz boş bir CD’gibi vermelisiniz. Ve biz onu istediğimiz gibi yeniden tanımlamalıyız.”

Peki siz kimsiniz?!

Gerçek ve Hakikat arasındaki farkı bilmeden bu yolculuk bizi “dua ile istenen bela”lı bir yere götürebilir. Tek başına “akıl” ya da “vijdan” yeterli olmayacak. “Hakikatin bilgisi”nden nice zamandır uzak kalmıştık. “Bilgi toplumu” olacaktık güya, yanlış ve gereksiz bilgilerle doldurdular kafalarımızı, düşünmeyi unuttuk. “Hakikatin bilgisi”nin kaynağı olan bir İman, Tefekkür, Erdem, Ahlak, Merhamet, Felsefe, Estetik neredeyse unutuldu gitti. Bunlar kulağa hoş gelen içi boşaltılmış kavramlar haline geldi.

Artık siber toplumda “okulsuz bir toplum” gerçek oluyor ama, bu kavramı ortaya atanlar bunu düşünmüyorlardı. John Taylor Gatto’nun “Eğitim : Bir Kitle İmha Silahı / Zorunlu eğitimin  karanlık dünyasına bir yolculuk” (Edam yayınları - 2000) geçmiş zaman kaygılarından oluşuyordu. Yeni dünya çok farklı geliyor. Aile ve Toplumu hedef alıyorlar. Yalnız kalan “birey”ler kolayla hacklenebilecekler ya da beyinleri resetlenebilecek ve onlara cinsiyet dahil her anlamda yeni bir kimlik yüklenebilecek..

Modern zamane tanrıları şimdi “Bill Gates”, “ElonMusk” ve Tanrıça “Melinda anne” mi oluyor?

Covid - Movid derken, evdeki hayatla dünyadaki hayat aynı değil. Bakıyorum, Starlink’lerle uzay işgal edilmiş. Yeryüzü 5G’lile donatılıyor. Yeryüzü NEOM ve benzeri yeraltı şehirlerinde üretilen Humonoidlerle işgale hazırlanılıyor. Sahi bu gidiş nereye!? Selam ve dua ile.

Okumaya devam edin
Yorumlar (0)